Erken dönemde bir çok yenilikler yer aldı ve birçok mimarî denemeler eşzamanlı olarak yapıldı. Bundan dolayıdır ki, Ermeni yapılarının tarihsel gelişimini tümüyle çizgisel bir hat üzerinde izlemek mümkün değildir. Ne var ki, örneğin çimento kullanımı gibi bazı özgül alanlarda, kabaca betimlenebilecek bir ileriye doğru hareketten söz edilebilir.
Bazilika ve Tek Nefli Kilise
Ermenistan’daki en eski kilise yapıları bazilikalardır ve bunlardan en az yedi tanesi ayakta kalmıştır. Bunların hepsinin üç nefi vardır. Bunun tek nefli olan daha basit bir varyantı da bulunuyordu (Lernakerd Kilisesi). Dördüncü yüzyıldan altıncı yüzyıla kadar bu tek nefli kiliselerden çok sayıda inşa edildi. Bunlar farklı büyüklüklerdeydi ve ülkenin her yerinde bunlara rastlamak mümkündü. Bunların bazı türlerinde liturjik amaçlarla apsisin bitişiğinde bir oda (Karnut ve Diraklar Kiliseleri) ve bazen bir tarafta kapalı bir sundurma (Tahanat Kilisesi) bulunmaktadır. Katışıksız bazilik planın varyasyonları şunlardır: Kakagh, Eghvard ve Dvin Kiliseleri’nde olduğu gibi belirgin veya taşıntı oluşturan bir apsisle sona eren bir nef ve kendi apsisleri olan yan nefler; Ashtarak, Tziranavor, and Tsiternavank Kiliseleri’nde olduğu gibi apsisin yan taraflarına eklenmiş iki oda, ki bu durumda apsis artık taşıntılı değildir. Tekor (Digor) Kilisesi’nde olduğu gibi kuzeyde ve güneyde kapalı sundurmalar ve doğuda odalar veya Ereruk Kilisesi’nde olduğu gibi her iki uçta da odalar.
Çoğu Ermeni bazilikalarının tarihlendirilmesi takribî olduğu için bu türün kronolojik gelişimini kesin olarak belirlemek mümkün değildir. Ermeni bazilikaları Suriye’deki türe benzer ve tıpkı birçok erken dönem Hıristiyan öğretileri ve uygulamaları gibi bazilik form Ermenistan’a bu güney komşusundan geçmiş olmalıdır. Ama ikisi arasında karakteristik farklılıklar vardır. Ermeni bazilikaları taştan yapılmıştır ve hemen hiç istisnası olmaksızın yan nefler ve nefler üzerinde taş tonozlar bulunmaktadır. Buna karşılık, Suriye’de duvarlar ve apsisler taştan olmakla birlikte tavanlar genellikle Bizans ve Roma’da olduğu gibi tonozsuz ve tahtadandır. Çoğu Ermeni bazilikalarında, tek bir tavan hem orta hem de yan nefleri örter, Suriye’de ve Batı’da ise orta nefin genellikle ayrı ve daha yüksek bir tavanı vardır.
Kubbeli Bazilika ve Kubbeli Tek Nefli Kilise
Ermenilerin tonoz ve kubbe düşkünlüğü sonucunda hem tek hollü kilise hem de üç nefli bazilika (bunun Ermenistan’a yabancı bir form olduğu düşünülür) kümbetin odak noktası olduğu kubbeli bir yapıya dönüştü. Beşinci yüzyılın sonları ve altıncı yüzyılın başlarına gelindiğinde, Tekor Bazilikası nefin orta bölmesi üzerine bir kubbe eklenmesiyle değişikliğe uğradı; bir sonraki yüzyılın ilk çeyreğinde bazilik Dvin Katedrali de bu şekilde değişime uğramıştır. Zovuni’de, beşinci yüzyıldan başlayarak kuzey ve güney duvarlarından taşıntı yapan masif payeler üzerinde merkezî bir kubbesi bulunan tek nefli kiliseler inşa edildi (altıncı yüzyılda Ptghni ; yedinci yüzyılda Talish veya Aruch Kiliseleri; ve dokuzuncu yüzyıldan sonra Bjni’de Marmashen , Amberd , St. Mariam Kiliseleri ve Ani’de Tigran Honents Kilisesi). Yedinci yüzyılda Tekor’a benzeyen bazilikalar yapıldı. Bunlar, dört merkezî ve serbest sütun üzerinde kubbesi olan bazikalardı (Odzun), Bagavan, Mren, Gayane , Talin ve ünlü Ani Katedrali. Bu aşamada, ne var ki, bazilika terimi bu son grup için artık tam olarak uygun düşmemektedir. Çünkü, Mren ve Gayane Kiliselerinin apsis ve yan odaları olan doğu ucunu kaldırırsak, geriye, merkezî bölmenin kubbeyi taşıdığı dokuz bölmeden oluşan yaklaşık olarak kare biçiminde bir iç mekan kalmaktadır.
Merkezî Plan
Altıncı ve yedinci yüzyıllarda ve belki de beşinci yüzyılın sonlarında Etchmiadzin’in rekonstrüksiyonu sırasında gerçek anlamda merkezî olarak planlanmış kubbeli kiliseler inşa edildi. Bunların çeşitli modelleri bulunuyordu. Agarak’ta dört taşıntılı apsisten oluşan dört myapraklı yonca biçiminde bir kilise vardır. Bu apsisler birbirine geçen duvarlar olmaksızın birleşmiştir ve bir kubbeyi desteklerler.
Küçük boyutlu bir diğer iyi bilinen haç biçiminde şapeller ve kiliseler dizisinin Yunan haçı biçiminde bir dış planı vardır. Bunların kolları eşit uzunluktadır ve bir dış dört yapraklı yonca oluştururlar (Mankanots, St. Sarkis ve Tarkmanch’ats Kiliseleri) veya aynı dış mekana sahiptirler ve sadece doğu ucunda tek bir apsis vardır (Karmravor ve Lmbatavank Kiliseleri), ya da batı kolu uzundur ve üç iç apsis üç yapraklı bir yonca oluşturur (Alaman’daki St. Anania ve Talin’deki St. Mariam Kiliseleri).
Nişle Payandalanmış Kare Plan
Dört yapraklının bir diğer varyantı, Josef Strzygowski’nin nişle payandalanmış kare dediği tarzdır. Bunun dört apsisi vardır. Bu apsisler kare biçimindeki dört duvarın herbirinin ortasından taşıntı yapar. Merkezî olarak yerleştirilmiş olan kubbenin ağırlığı bu dört taşıntı yapan ve duvarları payandalayan nişler tarafından absorbe edilir. Bu tarzdaki bütün kiliselerde bemaya eklenmiş bir çift oda vardır.
Bunun bir tipi, pandantifli dört serbest sütun üzerinde duran bir kubbeye sahiptir. Bu pandantifler, silindirik kasnak için bir geçiş unsuru olarak bir dairesel taban oluştururlar. Bunun en ünlü örnekleri Etchmiadzin ve Bagaran Kiliseleridir. Bir diğer tipte bütün iç mekanı örten bir kubbe vardır. Bu kubbe sekizgen bir taban ve kasnak üzerinde durur. Ve bu, duvarlar ve dört köşe tonozu tarafından oluşturulmuştur. Bunun örnekleri Mastara , Artik , Voskepar ve Kars’taki Havariler Kiliseleridir.
Hripsime Tipi
En gelişmiş merkezî plan Hripsime tipidir. Bu, Ermenilere en özgü olan tiptir. Bunun Kafkasya’ya özgü olduğu da söylenebilir çünkü bunun ilk örnekleri Gürcistan’da da bulunmaktadır. Bu tip, adını kendi tipinin en ünlü örneği olan St. Hripsime Kilisesi’nden almıştır. Bu kilise 618’de Etchmiadzin’de yapılmıştır. Bu tipte yapılmış en eski kilise ne var ki Erivan yakınlarındaki Avan Kilisesi’dir (591-609). Ama bazı İtalyan bilimadamları bu tarzda yapılmış en eski kilisenin Van Gölü’nün doğusundaki Soradir Kilisesi olabileceğini öne sürmüşlerdir.
Hripsime tipinin temel planı içten dört-yapraklı yoncadır, yani iç apsisler dört yapraklı bir yonca oluşturacak şekilde birleşmişlerdir. Bu apsislerin kesişiminde köşelerin herbirinde derin dairesel (üç çeyrek silindir) nişler vardır. Bu nişler, dört apsisle birlikte bir sekizgen taban oluşturur ve bu taban yüksek bir silindirik kasnağı destekler. Bu da kubbe ile taçlandırılır. Köşe nişlerinin ötesinde dört oda vardır. Bu odalar ya daire biçimindedir (Avan Kilisesi) ya da daha genel olarak kare biçimindedir (Hripsime ve Sisian Kiliseleri). Bu oldukça simetrik plan, sütunlar veya payeler tarafından engel olunmaksızın orantısal olarak daha büyük bir iç mekanın yaratılmasına izin verir. Ne var ki, bu karmaşık iç mekan masif taş duvarlarla çevrili olduğu için, Ermeni mimarisindeki yapının dışı genellikle içinin kontürünü yansıtmaz. Kubbeyi destekleyen yüksek kasnakta, büyük merkezî mekana ışığın girebilmesi için pencereler açılmıştır; diğer duvarlardaki pencereler görece olarak küçüktür. Sadece Soradir’in dışı (ve Soradir Kilisesinin, köşelerdeki odalar dışında kopyası olan onuncu yüzyıl kilisesi Akdamar) bir ölçüye kadar iç artikülasyonu yansıtır.
Dairesel Plan
Merkezî plandaki nihai tasarım kusursuz bir biçimde dairesel kilisedir. Yedinci yüzyılda Zvart’nots Kilisesi’nin nefli dört yapraklı yoncası dairesel planı kusursuzlaştırmıştır. Kilise gerçekten de otuziki kenarlıdır. Kubbelenmiş dört yapraklı iç mekânı yükseklik olarak 40 metreye ulaşır. İç zemin mekân, açık geçitleri olan tek sıra kemerli yolla çevrelenmiştir. Bu geçitler, dört yapraklı yoncanın kuzey, batı ve güney taşıntılarının herbiri üzerindeki altı sütundan oluşan bir sıra kemerler yoluyla merkeze çıkar. Catholicos Nersés III tarafından 641-653 yılları arasında yapılmış olan bu etkileyici yapının bütün çapı yüksekliğine eşittir.
Yedinci yüzyıldaki diğer dairesel kiliseler sekiz yapraklı Zoravar ve İrind Kiliseleridir. Zvart’nots’un planı sonradan hem Gürcistan’da hem de Ermenistan’da taklit edilmiştir. Bunun bilinen en iyi örneği, yakın bir kopyası Gagikashen Kilisesidir. Onbirinci yüzyılda yapılmış olan ve Ani’de bulunan bu kilise tıpkı Zvart’nots kilisesi gibi bugün yıkılmış durumdadır. Daha sonraki dairesel planlar Khtzkonk’taki St. Sargis Kilisesi ve Ani’deki altı yapraklı Çoban ve St. Gregory Abughamrents Kiliseleri’dir.
Narteks
Yedinci yüzyılın ortasına gelindiğinde Ermeni mimarisi temel biçimlerinin çoğunu geliştirmiş bulunuyordu. Ortaçağ döneminin çeşitli mimari rönesansları sırasında bu formlar taklit edildi ve inceden inceye işlendi. Tek istisna yeni geliştirilen ve Ermenice’de “gavit” veya “jamatun” denen narteksti . Bu özel kare biçimli holler genellikle kiliselerin batı girişlerine ilişikti. Bunlar toplantı odası ve antre olarak kullanıldıkları manastır komplekslerinde çok yaygındı. İkinci ve ondördüncü yüzyıllar arası manastırların büyük ölçüde yaygınlaştığı bir dönemdi. Dört sağlam ve bodur sütun tarafından tutulan büyük, kesişen tonozlar jamatunların tavanlarını destekliyordu. Holün üst bölgesindeki kesişimleri ışık ve hava için açık bir fanus oluşturuyordu. Duvarlar masifti ve az sayıda ve küçük pencereler içeriyordu. Mükemmel bir şekilde korunmuş örnekler Haghbat, Sanahin, Geghart, Goshavank, Magaravank ve Hovhannavank’ta bulunmaktadır.
Ermeni Mimarisinin Formları
Yorum Yaz