Antakya’ya 6 kilometre olan Harbiye Şelalesi, görenleri güzelliği ile büyülemekle meşhur. Vadinin sonundaki kaynaklar şelaleri oluşturduktan sonra Asi Nehri’ne ulaşır. Helenistik ve Roma dönemlerinde eğlenceleri, doğal güzellikleri ve tapınaklarıyla herkesin göz bebeği olan bu şelale, İmparator Gallus döneminde ihtişamını ve eski ününü kaybetmiştir. Yanında bulunan antik yapılardan hiçbiri günümüze ulaşmamıştır. İmparator Galigula zamanında buradan Antakya’ya su getirilmesi için su yolları inşa edilmeye başlanmış ve İmparator Trajan sayesinde bu inşalar tamamlanmıştır. Katsalia, Pallas ve Saramanna kaynaklarından gelen sular kayaları oyarak dere yatakları ve su kemerler oluşturmuştur. Gelen yeni imparatorlar bunları tamir ettirse de günümüze kadar bu su kemerlerinden yalnızca birkaç parça ulaşmıştır.
Harbiye şelalesinin en önemli özelliklerinden biri de yanlarında bulunan defne ağaçlarıdır. Efsaneye göre Zeus’un oğlu olan Işık tanrısı Apollon, ırmak kenarında gördüğü Daphne’ye ilk görüşte aşık olur ve onunla konuşmak ister. Fakat Daphne korkuyla ondan kaçmaya başlar. Apollon ise onu yakalamaya kararlıdır. Apollon, Daphane’yi yakalamak üzereyken birden durur ve ayağı ile yere vurarak toprak anaya sığınır. ‘’Ey toprak ana, beni ört, beni sakla ve beni koru.’’ Bu nun üzerine Daphne, odunlaşarak bir ağaca dönüşür. Apollon uğradığı hüznün ve yıkımın ardından ağacına sarılır ve o kabuk bağlamış gövdesine rağmen Daphne’nin kalbinin attığını duyar. “Defne, bundan sonra sen, Apollon’un kutsal ağacı olacaksın. O solmayan ve dökülmeyen yaprakların, başımın çelengi olacak. Değerli kahramanlar, savaşlarda zafere ulaşanlar, hep senin yapraklarınla alınlarını süsleyecekler. Şarkılarda, şiirlerde adımız yan yana geçecek.”
Harbiye’deki şelaler böyle ortaya çıkar ve derler ki akan sular hala Daphne’nin gözyaşlarıdır.
Harbiye Şelalesi
Yorum Yaz