Kültür ve Turizm Bakanlığı‛ndan alınan izne bağlı olarak Ayasofya Müzesi iç mekân duvarlarında gerçekleştirilen araştırma ve incelemelerde, çok sayıda kazıma tekniğinde yapılmış gemi tasvirleri tespit edilmiştir. İlk kez bilim dünyasına sunulan buluntular, Bizans Dönemi gemi tasvirlerinin ortaya çıkarılması ve sınıflandırılmasına yönelik araştırma projesinin bir bölümünü oluşturmaktadır.
Araştırmanın İstanbul bölümünde Ayasofya en önemli yapı olarak karşımıza çıkmaktadır. Gerçekleştirilen çalışma sonucunda denizcilik tarihindeki eksik parçaların küçük bir kısmı ortaya çıkarılabilmiştir. Araştırmanın ilk bölümünde Ayasofya‛nın iç mekândaki duvarları detaylı incelenerek, kazıma tekniğinde yapılan gemilerin yerleri tespit edilmeye çalışılmıştır. Buna bağlı olarak
genel tespit yapıldıktan sonra, ikinci aşamada tasvirlerin çizimi, fotoğrafl anması ve plana işlenmesi gerçekleştirilerek araştırma tamamlanmıştır. İmparatorluğun başkenti olarak seçilen Konstantinapolis/İstanbul‛un, boğazın girişinde Haliç‛in ağzında kurulmuş olması, bu şehri Marmara ve Karadeniz arasındaki bir denizcilik merkezine dönüştürmüştür. Günümüzde olduğu gibi her zaman bir denizcilik merkezi olan kent, kendine özgü yasalar ve kurallarla korunmuştur. Yüzyıllarca kuzey-güney ve doğu-batı arasındaki deniz ticaretinde en önemli merkez konumundaki İstanbul, güneyde Marmara girişindeki Çanakkale Boğazı ve Haliç‛in kalın bir zincirle kapatılabilmesi ile İstanbul Boğazı‛nın Karadeniz çıkışının kontrol edilebilir olması, şehri deniz saldırılarına karşı etkili bir şekilde korumuştur. Ayrıca şehir güney, kuzey ve doğu‛dan getirilerek batıya ihraç edilen lüks malların taşınmasında deniz tacirleri için ideal bir coğrafi konuma sahiptir.
Bizans Dönemine ait gemiler hakkında o dönemden günümüze kadar ulaşan yazılı kaynaklar oldukça azdır. Ortaçağ gemi mimarisi hakkında detaylı bilgiler içeren en erken tarihli yazılı kaynak 15. yüzyıla tarihlenmekte olup, Bizans dışında İtalya Venedik‛ten gelmektedir. Bu el yazmalarındaki teknik bilgilerden, yazan kişilerin tersane ve gemilerle yakın ilişki içinde olduğu anlaşılmaktadır.
1250-1400 yılları arası Akdeniz‛de bir devrim süreci olarak karşımıza çıkar. Latin yelkenli yandan dümenli gemilerin yerini dörtgen yelkenli ve kıçtan dümenli gemiler alır ve buna bağlı olarak farklı bir gelişim ortaya çıkar. İtalyan araştırmacı Lane bunu “Ortaçağ‛da deniz devrimi” olarak tanımlar. Karakteristik “latin yelken” ve iki yanda bulunan dümen sistemini, belirgin bir şekilde “dörtgen yelken” ve daha sonra “karışık armalı yelkenler” ile kıçtan dümen sistemi izlemiştir. Bu arma ve dümen sistemindeki değişim gemi yapım tekniğini de etkilemiştir. Önce kabuk yöntemi evrimleşerek kaburga tekniğine dönüşmüştür. Bu gelişim bazı araştırmacılara göre M.S. 7. yüzyıl ile M.S. 11. yüzyıllar arasında gerçekleşmiştir. Bu gelişim sonunda, okyanuslarda seyir yapabilen gemiler inşa edilebilmiş ve böylece “Yeni Dünya”nın keşfi gerçekleşmiştir. Latin yelkenli ve yandan dümenli gemiler, bu büyük teknolojik değişimden önceki dönemde inşa edilmiştir. Dörtgen yelkenli ve yandan dümenli gemiler, Venedik sanatında 14. yüzyılda ortaya çıkar ve karışık armalılar kıçtan dümen sistemiyle birlikte 15. yüzyılda yaygın olarak görülür. Küçük tekneler armasıyla
tasvir edildiğinde, genellikle Latin yelkenli olarak değerlendirilir. Ayasofya‛da gemi tasvirleri sütunlar, mermer panolar, balkon pervazları, galeri pencere açıklıklarındaki duvar kenarında yer alan ince payelerin iç cephelerinde karşımıza çıkmaktadır. Mimari elemanlar ve duvarlar üzerinde toplam 29 tekne tasviri tespit edilebilmiştir. Ayasofya dışındaki yapılarda grafi ttilerin çoğunluğuna genellikle kiliselerin ana girişlerinde, çan kulelerinde, sütunlarda ve pencere kenarlarında rastlanmaktadır. Deniz konulu grafi ttiler, kiliselerin kutsal bölümleri ile mimari heykeller üzerinde çok ender olarak görülmektedir. Doğu Ortodoks/Hıristiyan dünyasının merkezi olan Konstantinapol bir saraylar, kiliseler, camiler ve havralar şehridir. Zaman içinde birçok yapı tahrip olduğundan,
bununla birlikte birçok bilginin de yitirilmiş olduğu düşünülmektedir. Araştırmanın en ilgi çekici noktasını, ters olarak karşımıza çıkan gemiler oluşturmuştur. Başlangıçta bu gemileri çizen kişilerin ters çizdiği düşünülmüş ise de, daha sonra yapılan incelemede bu gemilerin sadece galeri duvarlarına aplike edilen panolar üzerinde oldukları görülmüştür. Panolar üzerinde yapılan incelemede ise, bu panoların Ayasofya‛nın bir dönem yapılan restorasyonu sırasında sökülerek temizlendikleri (olasılıkla raspa ile) ve yeniden takıldıkları, bu sırada ters konuldukları anlaşılmıştır. Panolar dışındaki bütün tasvirlerde gemiler düz bir şeklide çizilmiştir ki, yapıdaki gemi tasvirleri üst galeri girişinden itibaren kuzey ve güney yönünde dağılmaktadır. Tasvirlerden en belirgin olanları galerinin güney doğu cephesinde, imparatorluk mozaiğinin yanındaki pencere açıklığının yanında yer almaktadır. Teknelerden en erken döneme tarihlenen örnek, (yuvarlak gemi) kuzey doğu cephede yer alır. Bu genel dağılımdan, üst galeride gözden biraz uzakta kalan denizcilerin kendi gemilerini duvarlara kazıdıkları anlaşılmaktadır. Ayrıca bu üst galeriyi denizcilerin tercih ettikleri ve kullandıkları da düşünülebilir. Tasvirleri teknik açıdan incelediğimizde, yapılan çizimlerde ince uçlu bir aletin (bıçak, keski, biz vb.) kullanıldığı anlaşılmaktadır. Çizgilerde derinlik her yerde aynı değildir. Belli bölgelerde ve oval çizimlerde yer yer kalınlaşmalar görülür. Çizgi kalınlığı, çizim yapılan malzemenin sertlik derecesine göre farklılık göstermektedir. Mermer üzerine yapılan çizimlerde bazı gemilere ait bölümleri gösteren hatlar kaybolmuştur. Bu bölümlerin söz konusu restorasyon ve temizleme sırasında silindiği anlaşılmaktadır. Orijinal mermer rengi kirli bej, gri tonundadır. Bunun yanı sıra temizlenen örneklerde renk açılmış ve mermerin damarlarıyla birlikte gerçek rengi ortaya çıkarılmıştır.
1-YUVARLAK FORMLU GEMİ
Karinasının şeklinden ötürü yuvarlak gemiler olarak tanımlanan ve Akdeniz‛e özgü gemilerden sadece bir tanesi , Ayasofya‛nın üst galerisinin kuzey doğu cephesinde tespit edilmiştir. Bu tip gemiler, iki yanında dümen küreği bulunan tek veya çift Latin yelkenli büyük gemilerdir. Benzerleri Ravenna‛da San Govanni Evangelista Kilisesi‛nin, taban mozaiğinde karşımıza çıkmaktadır. 1213- 1235 yıllarına tarihlenen bu mozaikteki gemiler ile Ayasofya‛daki gemi arasında yakın bir benzerlik bulunmakla birlikte, detayda farklılıklar göze çarpmaktadır. Ravenna‛daki bu gemilerin 4. Haçlı Seferleri‛nde kullanılan gemiler olduğu, araştırmacılar tarafından belirtilmektedir. Benzer yapıdaki yuvarlak gemileri Venedik, Zibaldone da anale el yazmasında görmek mümkündür. El yazmasındaki çift yelkenli yuvarlak gemi, 1312 yılına tarihlenmektedir. Ayrıca bu tip gemilere ait kabartma ve diğer tasvirleri 14. yüzyılın başlarına tarihlenen Milano‛daki9 Aziz Eustorgo Kilisesi‛ndeki Aziz Peter rölyefi nde ve Pisa Kulesi‛nde10 görmekteyiz. Tüm bu tasvirler genel yapı itibarıyla birbirileri ile yakın benzerlik göstermektedir. genel form aynıdır ve tipik Akdeniz gemileridir. Bu gemiler kıçtan dümenli gemilere geçiş öncesinde Akdeniz‛de yaygın olarak kullanılan gemiler olup, bütün bu veriler ışığında Ayasofya‛da tespit etmiş olduğumuz bu gemi 14. yüzyıl ilk yarısında tarihlendirilmiştir.
2-KOG TİPİ GEMİLER
Bu tip gemiler, bir tanesi hariç üst galerinin kuzey bölümünde bemaya bakan cephedeki payandalarda yer almaktadır. Karakteristik örneklerden biri yelkenli diğeri yelkensiz olarak gösterilmiştir. Bu grubun dışındaki diğer örnek ise güney bölümde yer alır. Bu gemi diğerlerine göre biraz daha detaylı çizilmiştir. Hepsinin genel formları dışındaki ortak özellikleri, kıçtan dümen sistemine sahip olmalarıdır. Kog tipi gemilerin erken örnekleri 13. yüzyıla tarihlenmekte olup bu tiplerde baş ve kıç bölümlerinde kale benzeri yapılara rastlanmamaktadır. 13. yüzyılının ikinci yarısında baş ve kıç bölümlerde kale şekilli yapılar ortaya çıkmaya başlamıştır. Kuzey Avrupa kökenli olan bu tip gemilere ait tasvirler, daha çok mühürler ve elyazmalarında karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca kazıma tekniğinde yapılmış (grafi tti) bir örnek İngiltere‛de bulunmuştur. Bilinen en tipik örnek ise 1330 yıllarına tarihlenen bir el yazmasında tasvir edilmiştir. Kıçtan dümenli gemilerin bazılarında yelken direği bulunurken diğerlerinde yoktur. Güney cephede yer alan gemi, diğerlerinden daha detaylı tasvir edilmiş olmakla birlikte panoda ters olarak durmaktadır. Tek yelkenli geminin direğine çıkılan halat merdivenlerde görülebilmektedir. Büyük bir panoda yer alan gemi tasvirindeki silinmeler ve ters olması, restorasyon sonrası yanlış uygulamayı göstermektedir. Gemilere ait bazı detaylar silinmiş olsa da, genel form ve benzerlerine bağlı olarak Ayasofya‛daki bu gemilerin 14. yüzyılın ilk yarısında çizilmiş olabileceği sonucu çıkmaktadır.
3- KOG (HULK) TİPİ GEMİLER
Kog olarak tanımladığımız bu tip gemi tasvirine ait tek örnek, galerinin güney doğu uç bölümünde imparatorluk mozaiğinin hemen önündeki sütun üzerinde bulunmuştur. Kıçtan dümenli ve ortada bulunan tek ana yelken direği ile, bu direk üzerinde kare bir çanaklık bulunan tasvirde yelken toplanmış olarak gösterilmiştir. Ayrıca kıçta büyük bir bayrak bulunmaktadır. Genel form açısından Kog tipi gemiler içinde değerlendirdiğimiz gemi tasviri Hulk tipi gemileri de anımsatmaktadır. Bilgilerimizin tamamına yakını, belli karakteristik özellikler yansıtan ikonografi k belgelere dayanmaktadır. Bu tip gemilerin benzerlerine Thomas Beaufort‛un 1416-26 yıllarına tarihlenen mührü ile, Bristol‛de bulunan ve 1446 yılına tarihlenen diğer bir mühürde rastlanmaktadır. Hulk olarak tanımlanan bu tip gemiler bazı araştırmacılar tarafından Kog sınıfı içinde de değerlendirilmektedir. Kıçtan dümen sistemi ve genel formu ile Kuzey Avrupa kökenli Kog sınıfı bir gemi tipi olarak yorumladığımız tasvir, genel özellikleri ve benzer örneklerine bağlı olarak 15. yüzyılın ilk yarısına tarihlenmektedir.
4-KARAKA TİPİ GEMİLER
Galerinin güney doğu bölümünde toplam 3 adet Karaka tipi gemi tasvirine rastlanmıştır. Tasvirlerin her üçü de aynı yerde yer almaktadır. Gemilerden biri iki yelkenli olup ikincisi tek yelkenli bir gemidir. Üçüncü gemi ise yelkensiz tasvir edilmiştir. İki yelkenli gemide 1 adet Mizane yelkeni yer alır. Ana yelkeni açık bir şekilde çizilmiş olan geminin yelken direğinin üzerinde bulunan çanaklık içinde basit bir şekilde çizilmiş iki fi gür görülür. Tek yelkenli geminin önünde ise başı haleli bir aziz tasviri yer almaktadır. Tasvirden geminin çiziminin bitirilmediği izlenimi doğmaktadır. Bu tip gemi tasvirlerine Venedik‛te San Marko Kilisesi‛nde rastlanmaktadır. Bu kilisede bulunan gemiler ile ilgili Helms “Kog” tanımını kullanırken Martin ise “Karaka” olarak tanımlamaktadır. Benzer gemi tasvirleri Trabzon Ayasofya‛sında da karşımıza çıkar. Aynı tip gemilerden üçüncü örnek diğerlerine göre daha basit bir şekilde çizilmiştir. Geminin tasvirinden, çizen kişinin çalışmasını yarım bıraktığı izlenimi doğmaktadır. Karinası form olarak diğerleri ile yakın benzerlik gösteren bu gemi tipik bir Karaka olup, kıç küpeştede ortasında haç motifi bulunan bir bayrak taşımaktadır. Ayasofya‛da bulunan bu gemileri genel özellikleri ile Martin (2001) ve Helms‛in (1975) çalışmalarının yanı sıra, diğer paralel örneklere bağlı olarak 15. yüzyılın ikinci çeyreğine tarihlendirmekteyiz.
5-KÜREKLİ KADIRGALAR
Kürekli kadırgalar olarak tanımladığımız gemi tasvirleri, galerinin güneyinde Deisis sahnesinin bulunduğu bölüm girişinde bulunmaktadır. Aynı duvarda tasvir edilmiş olan gemilerin hepsinde çok sayıda kürek bulunmaktadır. Bu gemilerden en iyi korunmuş olanında 4 bayrak ve flama görülür. Kıçta ise bir kabin yer alır. Yelken direği olmayan gemilerden bir tanesinin yarısı eksiktir. Gemi olasılıkla iki pano üzerinde tasvir edilmiş ve yenileme çalışmaları sırasında diğer bölümünün olduğu pano çıkarılmıştır. Gemiler genel form olarak 15. yüzyıl ortalarına tarihlenen bir el yazmasındaki yelkenli kadırga ile benzerlik göstermekte olup diğer yakın örnekler Hesperis isimli bir elyazmasındaki tasvirlerde karşımıza çıkmaktadır. 1462 yıllarına tarihlenen bu el yazmasındaki tasvirde, ön planda görülen savaş kadırgalarının genel yapısal detayları işlenmiştir. El yazmasında flama ve bayraklar bulunan kadırgaların kıç bölümünde kapalı bir kabin yer almakta olup olasılıkla Ayasofya‛da tespit edilen kadırgalarda da bu tür bölümlerin olduğu, çizimlerden anlaşılmaktadır. Aynı şekilde içe doğru kıvrılan dümen şekli bu tasvirlerde görülür. Yakın benzerleri ile genel formları açısından bu tasvirlerin de 15. yüzyıl ortalarına tarihlenmesinin doğru olacağı düşünülmektedir.
6-KÜREKLİ-KÜREKSİZ SANDALLAR-KAYIKLAR
Toplam üç adet sandal tasvirine rastlanmış olup bu tasvirler de galerinin güney doğu bölümünde farklı alanlarda bulunmuştur. Sandallardan bir tanesi üzerinde Arapça bir yazı mevcut olmakla birlikte, sandalla bir ilişkisi olup olmadığı tam olarak anlaşılamamıştır. Yapısal açıdan özellik yansıtmayan ve yakın benzerleri bulunmayan bu tasvirlerin tarihlemesi sorunlu olmakla birlikte, genel gemi tasvirlere bağlı olarak 15. yüzyılda yapıldıkları düşünülmektedir.
7-DİĞER YELKENLİ–YELKENSİZ GEMİLER
Tam belirgin bir form göstermeyen yelkenli gemi tasvirinden bir tanesi dışındakiler, galerinin güney bölümünde dağınık bir şekilde edilmiştir. Bu tip gemilerden bir tanesibaştan çapa (?) atmış olarak gösterilirken, diğeri stilize olarak karşımıza çıkar. Galerinin balkon trabzanında, mermer panolarla kaplı duvarlarda karşımıza çıkan bu gemileri de, tasvirleri bütün ele aldığımızda 15. yüzyıl ortalarına tarihlendirmek mümkündür. İstanbul (Konstantinapol) ve diğer sahil şehirlerinde yaşayan Bizanslı sanatçılar, günlük yaşamlarında gemilerle sık sık karşılaşmakta ve hatta liman yaşamında yer almış olmalıydılar. Bu sanatçıların gemiler hakkındaki bilgileri, ortaya çıkarttıkları sanat eserlerinde gemilerin teknik gelişimini yansıtmaktadır. Bizans gemi ve tekne tasvirlerinin üretildiği yerlere baktığımızda bunların kıyı şeridinde olduğunu görmekteyiz. Bununla birlikte sanat eserlerinde ender olarak Bizans gemilerine ait tasvirlere rastlanmaktadır. Çalışmada tespit edilen gemi tasvirlerinin tamamı Avrupa kökenli gemiler olarak karşımıza çıkmıştır. Fakat bu Bizans‛ın da bu tip gemileri kullanmadığı anlamına gelmemektedir. Olasılıkla dönemin en yaygın kullanılan gemilerinin tasvirleri duvarlara kazınmıştı. Bu tasvirlerin yapısına baktığımızda, suda hareket eden araçların bütün bir resmini görebilmekteyiz. Ayasofya‛da tespit ettiğimiz gemi tasvirlerinin galeride (bir tanesi hariç) yapılmış olması, gözden uzak bir bölümde ibadet eden denizcilerin, seyahat etmiş oldukları gemileri kazıdıklarını akla getirmektedir. Tüm bu kazımaların böyle bir yapıda yer almasının temel nedenini, denizcilerin çıktıkları veya çıkacakları seferlerde karşılaşacakları tehlikelere karşı, tanrının kendilerini koruması ve yol göstermesi için bir sunu olarak yapıldığı şeklinde yorumlamak mümkündür. Bunun dışında gemi sahibi olmak isteyen bir tacir ya da kaptan, seyahate çıkan bir sanatçı, hacca giden yada dönen hacıların da bu tür tasvirleri
yapmış olabileceğini göz ardı etmemek gerekir.
Sonuç olarak Bizans sanatındaki eserler içinden tek tek ayıkladığımız gemiler, bize dönemin gemiciliği hakkında bilgiler vermektedir. Bizans sanatını inceleyerek dönemin gemileri ve gemiciliğini öğrenmek mümkün olmaktadır. Zamanın ve mekânın içindekilerle birlikte donduğu sanat eserlerinde bulduğumuz detaylar, bizleri geçmişin teknolojisine götürürken; Bizans gemileri hakkında daha fazla bilgi edinebilmemiz için, arkeolojik ve yazılı kaynaklar ile ilgili sorunlara bakmanın gerekli olduğu anlaşılmaktadır. Tasvirlerde yer alan gemi resimleri, dönemin gemilerini tanımlayan en güvenilir verileri oluşturmaktadır. Ayasofya gibi uzun yıllar boyunca en ince detayına kadar araştırılmış bir yapıda daha önce keşfedilmemiş ve yayınlanmamış geçmişe ait izler bulmak bizi çok mutlu etmiştir. Olasılıkla daha bilmediğimiz birçok şey yapının içinde araştırmacıları beklemektedir.
Ayasofya Duvarlarında Bulunan Kazıma Tekniğinde Yapılmış Gemi Tasvirleri | Harun ÖZDAŞ
Yorum Yaz