GEÇ GOTİK RESMİ VE PLASTİĞİ
1420 tarihinde Hollanda ve floransa da birbirinden bağımsız olarak farklı, aynı zamanda gotik resimde gerçekçiliği ileri götüren çalışmalar olmuştur. floransada özellikle güneyde bu gelişme daha sistematik ve devamlılık bakımından daha kapsamlı görülür. Bu döneme orda ERKEN RÖNESANS DÖNEMİ denir.
Bu kavram avrupanın kuzeyinde GEÇ GOTİK kavramı ile kullanılmıştır. bu dönemde büyük FLAMAN ressamları dar yurtlarının çok uzaklarına kadar etki etmişlerdir.destekçileri gözle görünür biçimde İtalyadaki erken Rönesans resmini etkilemişlerdir.bunun tersine italyadaki resim sanatı kuzeydeki flaman usatalarını etkilememiştir.en önemli deviri ise Hollanda da yaşanır. Bir bestekar ekolünün yaptığı müzik gelişmesiyle kıyasladığımızda bu ekolün getirdiği devrim avrupadaki gelecek yüzyıl müzik gelişmesine yön vermiştir.flaman ressamlarının eserlerinin etkisi de aynı derecede büyük olmuştur.
FLAMAN RESİM SANATI
A -HOLLANDA RESİM SANATI
Flaman resim devrinin ilk beklide yön cerici dönemi ismi kesinlikle bilinmeyen bir sanatçı ile karşımıza çıkar:
ROBERT COMPİN yada FLEMALLE’Lİ USTA olabilir.
Robert Compin 1378-79 yıllarında doğmuştur. Sevgilisiyle metres hayatı yaşadığı için 1 yıl sürgün edilmiştir.
Flemalleli usta FLEMALLE kentinde doğmuştur.ismi bilinmediği için ve kendisiyle özdeşleşen kiliseye yaptığı süslemelerden dolayı bu lakap ile anılır. Usta ayrıca JAQUES DARET; ROGİER VAN DER WEYDEN in ustası, hocasıdır.
Flemalleli ustanın merode altarına yaptığı tablodur. Triptikon olraka yapmıştır. Enternasyonel stilin özelliklerini izleyebiliriz.fakat aynı zamanda bu tablolarda yeni bir çağın resim anlayışını, özelliklerini de açıkça görebiliyoruz. Bu resimde ilk kez resmin yüzeyden ( camdan bakarcasına) hacmi olan dünyaya bakıldığı etkisi ortaya çıkmaktadır.bu bakılan dünya , gerçek dünyanın tüm özelliğine sahiptir. Sınırsız derinlik,bütünlük birbirine bağlı olma.
bu resimde sanatçı artık gelenekleri aşmış doğaüstü olayları simgesel anlatımlardan çıkarıp günlük bir çerçeveye anlamsız bir etki bırakmadan yerleştirmiştir. Bunu da sanatçı örtü sebolizmi denilen metodla yapmaktadır. Her alalade bir ayrıntı bir anlam taşıyıcısı olabilmektedir. Resmin sol tarfındaki vafıfçıkarın bulunduğu yerdeki gül fidanı, menekşeler,papatyalar meryemin merhametini ve temizliğini simgeler. Parlak madeni kab askıdaki havlu alışılmış ev eşyaları olmakla birlikte Meryem ile ilgili simgelerin devamıdır. En zor simge ise; zambak vazosunun önündeki yeni söndüğü belli mumdur. Bu aydınlıkta neden yakılmıştır? Onu ne söndürmüştür? Yoksa tanrısal bir anlatımı mı vardır? Tanrı tarafında indirilen şey mi onu söndürmüştür. Diğer bölümde yer alan Yusuf ise İLK KEZ ÇALIŞARAK VERİLMİŞTİR. Marangoz olduğunu bildiğimiz Yusuf niçin fare kapanı yapmaktadır. Bu kapanlardan biri açık pencerenin önünde diğeri tezgahın üzerindedir. Yoksa bu dünyaya kötülük yapamak için gelen şeytana kurulan bir tuzakğı mı simgelemektedir? Bu hala daha üzerinde tartışılan bir durumdur. Çünkü flemalleli usta günlük hayatımızda kullandığımız en küçük şeyleri bile sembolize ettiği için nerede ne kullandığı tam olarak kestirilememektedir. Ayrıca tiptikona baktığımızda artık o dönem yabancı diyebilceimiz bir fıça ve boya tekniği çıkar. Bu yağlı boayadır. Yumurta sarısı ile yapılan tempera tekniğinin yerine yağlı ekleyerek daha çabuk kuruyabilren bir malzeme bulmuştur. Bu FLEMALLELİ VE TAKİPÇİLERİNİN BULDUĞU BOYA GÜNÜMÜZDE DAHİ KULLANILAN BİR TEKNİĞİN YARATICISI OLMUŞLARDIR. Ayrıca flemalleli usta insan yüzünü 3 çeyrek profilden veren ilk ressamdır.
2.DÖNEM
Yeni resim tekniğinin tüm olanaklarını bir defa da tek bir sanatçı keşfetmiş olmazdı. Bu konuda Flemalleli Usta sından daha çok payına düşeni yapan bir diğer sanatçı da JAN-VAN EYCK dir. Biraz daha genç çok daha ünlü olan sanatçıya uzun zaman yağlı boyanın keşfi mâl edilmiştir.
Jan-van eyck – hubert van eyck
1394 yılında doğmuştur. Önce Hollanda da sonra belçika’da çalışmıştır. Belçikanın BRÜGGE şehrinde ölmüştür.sanatçı hem bir burjuva hem saray ressamıdır. BURUND DÜKÜ iyi kalpli FLİPH’ in yanında bulunmuştur. Kendisine zaman zaman casusluk, gizli diplomatik görevler de verilmiştir.
1432 yılından sonra Jan- Van Eyck’ in yaşamında imzalı ve tarihli resimler serisi izlenir. Bugün Belçika Gent şehrindeki katedralde yer alan GENT ALTARI’ nın çevresindeki yazıttan anlaşıldığı üzere sanatçı ağabeysi HUBERT EYCK ile çalışmıştır. Ağabeysinin başladığı bu esere Jan- Van Eyck tamamlamıştır. Bu her iki sanatçının yaptığı GENT ALTARI’ ından daha eski bazı eserler bulunmaktadır.. bunların en önemlisi “ bir altın çarmıh ve kıyamet günü sahnesi” 2 kanatlı diptikon tablolarıdır. Bu tablolarda kardeşlerin hangisinin yaptığı belli olmamakla birlikte resimlerin 1420- 1425 arasında yazıldığı kabul edilir:
gent atları-koyuna tapma Her iki tablonun Merode Altarı ile bir çok ortak yanları bulunmaktadır:
Güncel dünyanın dindarane yükselişi ; sınırsız mekân derinliği. Bu resimlerde tek tek şekillerde Flemalleli Usatasındakiler kadar kavranabilir değildir. Her biri kendi çapında yeterli belirtilmiş değildir. Daha az plastiktir. Kuvvetli kısaltmalarla mekân genişliği etkisi yaratılmamış, bu etki daha çok ışık ve renk kademelendirilmesiyle yaratılmıştır.
Çarmıh sahnesindeki renklerin açık koyu kontrasların şiddeti ön plandaki , uzakta bulunan Kudüs’ e ve daha gerisindeki tepelere doğru yavaş yavaş azalır. Her şey yekpare, homojen olarak Açık mavimsi gri renkte eriyormuş gibi görünür. Öyleki; en gerideki dağ sırası fark edilmeden gök ile kaynaşır, kaybolur. İlk kez EYCK KARDEŞLERİN ortaya koyduğu bu optik fenomen; hava veya atmosfer perspektifi olarak anılır. Bu atmosferin, tam şefaf olmayışı ile sağlanır. En çok havada bile gördüğümüz nesnelerle aramızda uzaktaki şekilleri açıkça fark etmemizi önleyen bir sis tabakası vardır. Ufukta bu tabaka nesneleri sanki yutuyormuş gibidir. Hava perpektifi mekân derinliğini kavramamız için, uzaklık arttıkça eşyaların küçük görülmesi temeline dayanan LEONAR ( ÇİZGİSEL) PERSPEKTİFTEN DAHA ETKİLİDİR. Çarmıh sahnesinde olduğu gibi tatlı bir sis perdesi ön planı sarmış, konturlar, gölgeler, renkler yumuşamış sahneye pitoresk( resimsel) bir ahenk ve birlik verilmiştir. Bu özellik Flemalleli Usta’ nın olanaklarının çok aşmıştır. Bunlar kuşkusuz eyck kardeşlerin ustalıla kullandıkları yağlı boya ile oluşmuştur. Bu sanatçıların malzemeye tümüyle egemen olduklarını göstermektedir.
Çarmıh sahnesi bütün olarak ender rastlanacak kadar dramatizemden uzaktır. Sanki sahneyi bir büyülü güç dondurmuştur. Ancak ayrıntıları inceleyince haçın altındaki kalabalığın yüzündeki duygu gerilişlerini ve ön planda Meryem ve yanlarındakilerin zapt edilmiş, durgun fakat dokunaklı açılarını fark edebiliyoruz. Kıyamet sahnesinde eyck stilinin bu 2 özelliği dikkat çekicidir:
Ufuk üzerinde düzen, simetri, sükûnet egemendir. Buna karşılık; aşağıda şeytanın yer altındaki imparatorluğunda her şey bir kaostur. Cehennem ve cennet tasvirinde gökyüzündeki huzur ve sadet, bedensel ve ruhsal kargaşanın karşıtı olmaktadır. Resmin alt yarısı sanatçının büyük yaratıcı hayal gücünü ortaya koyar. Ümit ve korku tavırlarıyla mezarlarından çıkan ölüler o zamana kadar tasvir edilenlerin en iğrenç ve şeytansı olan canavarlar tarafından parçalanan lanetliler bir kâbusun korkunç gerçekliliğini ortaya koymaktadır.
ön yüzü jan van eyck
gent atlarının iç yüzü.
adem ve havva geç gotik erken rönesans resimlerinde ilk kez çıplak tasvir edilmiştir. Üstündeki niş içindeki habil ve kabil grisalle tekniği ile resmedilmiştir.
org kapısı
Ayrıca;
Kırmızı türbanlı adam büyük ihtimalle kendisi olmalıdır. Bunu gözlerindeki gergin bakışlardan anlıyoruz. 1433 yılında resmedilmiştir. Yarı duygularını belli etme ve etmeme durumu olarak anlatılan stoik olarak insan kişiliğini yansıtmıştır.
arnol fini ve eşi’nin evlilik törenleri: 15.yy yarısından sonra yapılmıştır. çift sadakat yemini etmektedir. Odada yalnızlarmış gibi görünseler de arkadaki aynada ressam ve aynı zamanda bu ana şahitlik eden jan van eyck de vardır. Zaten aynanın üzerinde jan van eyck de buradaydı diye bir ifade ve imza vardır. Aile atmosferini simgesel nesnelerle daha da kuvvetlendirmiştir. Kutsallığı göstermek için ayaklar çıplak bir biçimde kutsal zemin platforma basmaktadır. Sadakatın sembolü köpek hemen yanlarındadır. Bu yönüyle meronde atlarına benzer. sanatçının ayrıca;
Madonna tasviri
arnolfini portresi
isanın çarmıha gerilişi
Sanatçının diğer çalışmalarıdır.
ROGİER VAN DER WEYDEN:
İsanın çarmıhtan indirilişi sahnesi. 35 yaşındayken; 1435 yılında yapmıştır. İlk kez flamen sanatında isanın çarmıhtan indirilişi sahnesi bir niş içinde kapalı mekanda gösterilmiştir.
MİDDELBUGER ALTARI (1399-1464) bugün Berlin müzesindedir.triptikon olan tablonun ortasında yer almaktadır.
burganya sarayında yaşayan İtalyan asilzadesi FRANCASCO DESTEnin portresindeki yüz ifadeleri kırmızı türbanlı adamdaki kadar gerçekçi değildir. Aristokratlara özgü bir ideal tip yaratılmaya çalışılmıştır.
HUGO VAN DER GOES:
40 YAŞINDA BİRDEN KİLİSEYE KAPANMIŞTIR. İNTİHARIN EŞİĞİNE GELEN SANATÇI 7 YIL SONRA DA ÖLMÜŞTÜR.
1476 yılında tomossa portinari için hazırladığı POTİNARİ ALTARIDIR. Çobanların heyacanlı bakışlarıyla meleklerin durgunluğu bir tezatlık oluştururken; vakfçıları ve melekleri çobanlardan, hayvanlardan daha küçük yapmıştır.
Aynı zamanda meryemin ölümü sahnesini de yapmıştır.
HANS MEMLİNG :1433-94 yılında yaşamıştır. Almanya frankfurtta doğmuştur.
1484 yılında yaptığı moreel atları veya st. Cristofer atlarıdır. Moreel ve karısı hizmetkarlarıyla yan kanatlarda resmedilmiştir. Orta panoda ise; aziz cristofer 2 azizin arasında bebek isayı kaldırmaktadır.
GEERTGEN TOT SINT JANS: haarlem’de doğmuştur. Hollanda da.
İsanın doğumu sahnesidir. Burada karanlığı aydınlatan isadan çıkmakta olan yapay bir ışık görülür. Bu ışık ahırdaki hayvanları, meryemi aydınlatmaktadır. Bebek isa; 4 köşeli bir teknededir. Yüzler ise; tornadan çıkmış kadar yuvarlak ve aynıdır.
HİERYNOMUS VAN AKAN BOSCH: Hollanda – Almanya sınırındaki Hertegon Bosch’ ta doğmuştur. Kendinden 40 yaş büyük soylu bir ailenin kızıyla evlenmiştir. Kendi döneminde pek anlaşılamayan sanatçıdır. Ortaçağın şeytanın yardımcısı olarak bile ifade edilmiştir. Taki 19.yy sonuna kadar bu dönemden sonra sanatçı olarak anılmaya başlamıştır. 16.yy İspanya ya II.fliphe tarafında tanıtılmıştır. Yaklaşık 40 tablosu olduğu bilinmektedir. Bunu 36 tanesi kralin koleksiyonları arasındadır. Ama ortaçağ ve Rönesans insanları insanın korkularını ve günahlarını bu denli açıkça anlatılmasının şeytanın adamı olabileceğini düşünmüşler ve ondan; iblis, şeytanın dostu gibi tanımlamalarda bulunulmuştur. Bosch yağlı boyayı fresk yapar gibi kullanmıştır. Bunun en güzel örneği, BOSCH KATEDRALİNDEKİ zevkler tablosudur. Bugün Madrid Frado müzesinde korunmaktadır.
solda ademin Havva ile tanıştırılması sahnesi vardır. Sağda cehnnem tasviri vardır. Bu tabloyu ilginç kılan ise; orta tablodur. Halen daha neden yapıldığı, ne anlatılmaya çalışıldığı çözülememiştir. Ama panoda; taşkın, azgın olarak resimlediği çıplak insanlar, farklı yaratıklar vardır. Katı bir ahlakçı olduğunu bildiğimiz bosch bu resiminde hayalciliğin ötesinde; insanda var olan o azgınlık, yoldan çıkmışlık, sapkınlık tutumlarını eleştirmekte olduğunu düşünmemiz daha doğru olacaktır.
Başka bir tablosu; SON YARGI ALTARIDIR.ahşap üzerine yağlı boya ile resmetmiştir.
KON RAND WİTZ: basel şehrinde yaşamıştır.
1444 yılında GENEVRE KATEDRALİ ( GENF) için bir atlar yapmıştır. Kıyafet stili ile flemalle ustasını hatırlatır. Bu tablo ayrıca bildiğimiz erken Rönesans için, en erken manzara resimidir. İlk kez manzara resimi yapılmıştır. genevre gölünün kıyı kenarını çizmiştir. Aynı zamanda isanın suda yürüyüşünü anlatan bir tablodur.
Kon Rand Witz’den 20 yıl genç olan bir Fransız ressamı JEAN FOUQUET ( jan fuke) uzun süre İtalya’da kalmıştır. Sanatçının eserlerinde Flaman etkisiyle İtalya’nın erken Rönesans etkileri birlikte görülür. Şövalye Ettienne ve Aziz Stephan için yapılmış (1550 civarı) resmi sanatçının portreci olarak ustalaştığını gösterir:
Aziz’in başı aynı vakıfçının (şövalye ettinne) kadar bireysel etki bırakır. İtalyan sanatının etkisini her iki figürün heykelleri durumuda ve gölge plastiğinde görebiliriz. Bu tablo Berlin Dahlem müzesindedir.
Jean Fouquet’in İtalya da bulunduğu sıralarda çizdiği kendi portresindeki özellikler İtalayan etkilerini açıkça gösterir. Bakır üzerine sihay emaye ve altın yaldızla yapılan tasvir, miniciktir. (7cm) bir geç roma minyatüründen etkilenmiş olsa gerek bir yy sonra bu tarz portreler,İtalya’da moda olmuştur. Ressamın bakışı bir derecede Jan Van Eyck’ın “kırmızı türbanlı adam” tablosunu anımsatır. Bu durum o portrenin de kendi portresi olma olasılığını kuvvetlendrimektedir. Bu tablo Paris Lur müzesindedir.
Flaman etkili İtalyan stili XIII. Yy en ünlü resmi AVİGNON PİETASIdır. Adına bakılırsa, Güney fransanın en ucunda yaşayan bir fransı tarafından yapılmıştır. ama bu resim hakkında pek fazla bilgi yoktur. Kimin yaptığı da bilinme. Ayrıca bu tablo gibi ikinci bir tablo yoktur. Bu resmi incelediğimizde sanatçının Weyden’in resimlerini tanımış olduğunu fark ederiz. Çünkü; figürlerin özelliği ve pietasının ifade öğeleri Weyden’in özelliklerine benzer. Resmin sade ve açık kuruluşu son derece etkilidir. Bu özellik kuzey resim sanatının özelliği olmayıp İtalyan resim sanatının özelliklerine yönelir. Bu açık ve sade kuruluş ilk kez; Gİotto’nun resimlerinde karşımıza çıkar. Buradan biraz kasvetli ve belirsiz manzara figürlerinin anıtsal tekniğini kuvvetle belirtmektedir. Solda yer alan vakıfçı figürünün arkasındaki yapılar İslam yapılarının özelliklerini taşır. Sanatçı belki de olayı yakındoğunun kendi çevresinde göstermek istemiştir. 1470 yılında yapılmış tablo bugün Paris Lour müzesindedir.
ALPLERİN KUEYİNDE 15.YY TABLO RESMİNİN İLK YY I OLARAK NİTELENEBİLİR. Çünkü; bu sanat dalı 1420-1500 tarihleri arasında doruğuna ulaşmış, kitap ve cam resmi hatta plastik için esas örnek ölçü olmuştur. Ressamda olan haykeltraşlar, resim tarzını taşta ve ahşapta uygulamaya başlamışlar ve uygulama 1500 tarihlerine kadar sürmüştür. Geç gotik plastiği ile geç gotikresminin birbirine sıkı sıkıya bağlı olduğunu izleyebiliriz:
Flamalleli ustanın, 1420 tarihli resmindeki “ uçan melek” tasviri Alman geç gotik heykelciliğinin büyük bir ustası olan VEİT STOSS’un bir yy sonra yonttuğu “melek” figürünün flamalleli ustanın resmindeki meleğin özelliklerine sahip olduğunu görürüz. Bu eser 1518 yılında ahşap üzerine yapılmıştır. bugün almanya’da bulunmaktadır.
Geç gotik heykelciliğinin en karakteristik eserleri ahşap altarlardır. Bunlar çoğu kez çok büyük olup fevkalade zarif işlenmişlerdir. St.WOLFGAN KİLİSESİNDE MİCHEAL PACHERın yaptığı “ meryemin taç giyme” sahnesi önemli bir tablodur. Buradaki şekilli ve yaldızlı sivri flanboyant baldakenlerinin altında atların gölgeli derinliğinden figürlerin sökün, fışkırması şaşırtıcı bir görünüştür. Figürler ve çevreleri sayısız hareketli, kesişen çizgiler halinde dağılarak akarlar ve bunların arasından yalnız başlar, bağımsız kısımlar halinde ortaya çıkar. 1471-81 yılları arasında yapılan bu eser, insan boyutlarında ahşaptandır. Bugün Avusturyada St. Wolfgan Kilisesinde bulunmaktadır.
Geç Gotik ve Flaman Resim Sanatı | Rüçhan ARIK
Yorum Yaz