Avrupa sanatı bir Hıristiyan sanatıdır. Hıristiyan sanatı yalnız batıda, Avrupa da değil aynı zamanda doğuda; Kafkasya, Anadolu, Suriye, Mezopotamya, mısır, Bizans imparatorluğunun merkez bölgeleri olan ege, Marmara, balkanlarda da görülür. Avrupa sanatının tasvir alanındaki konusu Hıristiyanlığın özellikleri esaslarıdır. Yani Hıristiyan sanatı resim, heykel konusunda Tevrat ve İncil’deki konuları inceler. Tevrat; Yahudi dininin ana kitabıdır. Hıristiyanlar bu kitaba ‘eski testament’ derler. Tevrat’ta yer, gök, güneş, su, toprak ve bitkilerin yaradılışı sahneleriyle Âdem ve Havva’nın yaradılışı, yaşamı, cennetten kovuluşu, peygamberlerin yaşamları, Musa’nın on emri gibi sahneler Hıristiyan sanatında sevilerek tasvir edilmiştir.
İncil ise; Hıristiyanlık aslında Yahudiliğin içinden çıkmıştır. Bu çıkış, ulusal bir din olan Yahudiliğin içinde hem bir reform hem de bunu uluslar arası bir plana çıkarma şeklinde gelişmiştir. Bu hareketin kitabından İncil ya da ‘yeni testament’ oluşmuştur. İsa, Meryem, İncil yazarları, havariler ve onlarla ilgili olaylar yer alır.
Hıristiyan dünyasında her şeyin merkezini bu din oluşturmuş; bunun yayılması ve gelişmesi için uğraşmak Hıristiyanlığın başlıca çabası olmuştur. Bu durum politikada, kültür ve uygarlıkta da böyle gelişmiştir. Sonuç olarak Hıristiyan sanatçısı; resim ve heykel gibi tasvir sanatları alanında tümüyle güdümlü bir sanat kavramı içine girmiştir: sanat çabası gösterirken, sanat eserini oluştururken; ilk amacı renk, şekil, ahenk, komposizyon mükemmelliği gibi özellikler, güzel bir eser yaratmak değil; Hıristiyanlığı yaymak, onun ilkelerini anlatmak, öğretmektir. Bu aşkla bunu çok güzel yapmaya uğraşınca sanat değeri olan eser meydana getirilen bir sürü sanatçı ortaya çıkmıştır. Fakat asıl amaç, sanatın kendisi değil;din ve onun gereklerinin anlatılması, öğretilmesidir. Böylece hıristiyan resim ve heykel sanatında başka konulara yer verilmeksizin hep dinsel konular işlenmiştir. Bu durum 14.yy sonlarına kadar böyle devam etmiştir. 15.yy da insan kişiliğinin varlığı adeta yeniden keşfedilince yine insana ve dünyaya ait konulara da yer verilir olmuştur. Böylece antik sanat geleneklerine dönüş şeklinde ortaya çıkan devir yani Rönesans devrinde ayrıca mitolojik konularda önem kazanmıştır. Böylece tasvir sanatlarının konuları hiçbir zaman terk edilmemiş çok seyrek de olsa çağımıza kadar hep işlenip gelmiştir.
Batı Sanatı ve Çağdaş Sanat | Rüçhan ARIK
Yorum Yaz